© WWW.CILTUZMANI.COM Copyright © 2007
[ciltuzmani.com]. All rights reserved
Uzmanından en tarafsız kaynak.
Keloid ve Tedavisi
Deride yaralanmalar sonrası gereğinden fazla
kontrolsüz bir yara iyileşmesinin sonucu olarak
hipertrofik yara izi veya keloid gelişir. Sert kabarık
parlak düzensiz yüzeyi ile hemen fark edilir. Çok küçük
yada çok büyük boyutlarda olabilir. Genellikle yara
bölgesinde küçük bir şişlik olarak başlar. Tedrici olarak
büyür ve yara sınırlarını aşar. Ancak büyüme aşağıya
doğru olmaz. Vücudun hareketli ve genellikle altında
kemik bulunan yerlerinde olur. Gerginlik kaşıntı yanma
ağrı yapabilir. Keloid genellikle yaşamı tehdit etmez.
Ancak bu bölgede nadir de olsa malignite (kanser)
gelişimleri de bildirilmiştir. Doktora daha çok kozmetik
nedenlerle başvurulur. Neden bazı kişilerde olurken
bazılarında olmadığı pek bilinmez. Bu anormal yara
izinin yalnızca insanlarda görülmesi ilginçtir. (tüm
yaraların %5–%15) . Keloid ve hipertropik skarlar
kadın ve erkekte aynı oranda 10-30 yaşlarında görülür
ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı azalır. Kozmetik
olarak keloidlerin görünümü hastaların bu durum için
tıbbi müdahale aramasının asıl nedendir. Keloidler tüm
ırklarda görülebilir ancak koyu tenlilerde daha sıktır.
ABD de, keloidler Afrika kökenli Amerikalılarda, Kafkas
ırkına göre 5- 15 kez daha sık görülür. Keloidler
hakkında geniş çaplı çalışılmasına rağmen, hem normal
hem de anormal yara izi oluşumunun tam
mekanizması hala gizemini sürdürmektedir.
Tanı
Hastanın semptom ve hikayeleri bir uzman tarafından
değerlendirilmelidir. Travma veya irritasyon hikayesi
vardır. Tümörlerden ayırıcı tanısının yapılması ve
malignite gelişebileceğinden biopsi yapılmalıdır.
Tedavi
Tek bir tedavi yöntemi yoktur. Ancak en önemli strateji,
korumadır. Tüm cerrahi işlemlerden önce, anormal
yara izi veya keloid hikayesi araştırılmalıdır. Varsa
mümkün olduğunca cerrahi girişimden kaçınılmalıdır.
Bazı vücut bölgeleri daha eğilimlidir. Örneğin omuz
bölgesi, üst kol, sırtın üst kısmı ve göğüs kemiği. Kulak
memeleri ve ense de hassas bölgelerdendir. Zorunlu
operasyonlarda deri gerginliği ve ikincil enfeksiyon
minimalize edilmelidir. Operasyon öncesi radyasyon
tedavisi uygulanabilir. Koruyucu antibiotiklerle lokal
flora tedavi edilir ve steril teknikler uygulanır.
İlaçsız tedavi
Basit çıkarma
Bu uzun süredir uygulanmaktadır. Yalnızca kulak
memesinde gelişen keloidin çıkartılmasında kullanılır.
Daha büyük daha ciddi lezyonlar radyasyon tedavisi ile
kombine edilmelidir. Cerrahi sonrası tekrarlama oranı
% 45 ila % 100 dür. Bu nedenle cerrahi tek başına
uygulanmamalıdır. Deri içi steroid ile birlikte tekrarlama
oranı %50 nin altına düşer. Düğme kompresyon
tedavisi sonrası kulak memesinde tekrarlama
görülmez, radyasyon ve cerrahi tedavisi diğer
tedavilerle birlikte uygulanırsa tekrarlama oranı %10
un altına düşer.
Lazer Cerrahisi
Karbondioksit lazer büyük keloidlerde kullanılır.
Nd:YAG lazer seçici olarak kollagen üretimini engeller,
ve pulsed-dye lazer ise daha çok damarlara olan etkisi
ile keloidi gerilettiği ileri sürülmektedir. Tam olarak bir
standartı olmasa da emniyetli ve ağrısı az olan bir
yöntemdir. Ancak sonuca ulaşmak için pek çok tedavi
gerekebilir.
Kapalı pansumanlar
Silikon jel örtüler ve kapalı pansumanlar tedavi için
denenmiştir. Çok uzun süre lezyonun kapatılması
gerekebilir. Silikon cilt içine girmez bu yüzden
antikeloid etkisi hem yarayı örtme hem de
nemlendirmeye bağlı sekonder olarak görülmektedir.
Çalışmalar silikon jelin yaradaki sıcaklığı yükselterek
kollajenaz aktivitesini arttırdığını düşündürmektedir.
Nemlenmeye bağlı yara üzerine artan direkt basıncın
da etkisi olabilir.
Basınçlı Pansuman
Mekanik basınçlı sargıların özellikle kulak memesindeki
keloidlerde oldukça etkili olduğu uzun süredir
bilinmektedir. Hastaya göre hazırlanan basınç aparatı
günde 24 saat uygulanırsa çok etkilidir. Basınç
aparatları arasında elastik yapışkan bandajlar,
kompresyon sargıları, baskılı küpeler, ve tubuler destek
bandajları vardır. Hasta cerrahi sonrası yara kapanır
kapanmaz bu aparatı kullanmaya başlaması ve yara
olgunlaşmasına kadar ilk altı ay günde 8-24 saat
kullanmaya devam etmesi gerekmektedir Tavsiye
edilen en düşük basınç seviyesi 24 mmHg olmalıdır..
Radyasyon
Radyasyon, tek başına veya kombine olarak cerrahi
çıkarma ile birlikte keloid nüksünü önlemek için
kullanılmaktadır. Radyasyon tek başına uygulandığında
tekrarlama oralarının %100 olması ile kabul edilemez.
Yüksek doz radyasyon tek başına daha başarılı olsa
da, bu tedavi 15-30 yıl sonra kansere neden
olabilecektir. Cerrahi sonrası yapılan radyasyonun
başarı oranları, tek başına radyasyon tedavisinden çok
daha yüksektir. Radyasyon tedavisinin mevcut diğer
tedavilerden daha ümit verici olmasına rağmen
karsinojenite tehlikesi mevcuttur. Sonuç olarak, birçok
klinisyen yara ve keloidlerin tedavisinde radyasyon
kullanımına karşı gelmiştir. Bu nedenle, radyasyon
tedavisi diğer tedavilere dirençli olan skarlarda sona
saklanan bir tedavi olarak düşünülmüştür. Tek geçerli
tedavi bu olmadıkça çocuklar radyasyona maruz
kalmamalıdır. Eğer uygulanılacaksa, kemiklerin büyüme
kıkırdakları korunmalıdır. Radyasyon yan etkileri
arasında ciltte koyulaşma, bölgesel kaşıntı, his
bozuklukları ve ağrı vardır.
Kriyoterapi
Keloidi "sıvı nitrojen" kullanarak dondurma işlemidir,
tedavi ile keloid düzleşebilir ancak sıklıkla tedavi
bölgesinde koyulaşma görülür. Her seferinde 1-3 kez
10-30 saniyelik ve 20-30 günde bir yenilenen
kriyoterapi tedavileri değerlendirilmiştir. En sık görülen
yan etki ağrı ve renk kaybı olmuştur. Belirgin
düzleşmenin görüldüğü ve tekrarın görülmediği
skarların oranı %51- 74 arasındadır. Kriyoterapinin
intralezyonel steroid uygulaması ile birlikte kullanımına
daha büyük oranda cevap alınmasına rağmen bu oran
en fazla %84 olarak saptanmıştır.
Keloid gelişimindeki risk faktörleri
•
Afrikoamerikan, Asyalı veya İspanik ırk
•
Yanık veya operasyona bağlı derin cilt
yaraları, akne, aşılar;
•
Aile hikayesi: Keloidlerin bazı genetik
yatkınlık belirtirli vardır. Keloid oluşumu
otozomal dominat veya resesif olarak
geçebilmektedir.
•
10-30 yaş .
•
Kan grubu A olması ile keloid gelişimi
arasında bir bağlantı bulunmuştur.
•
Keloid oluşumu immun sistemdeki
değişikliklerle de bağlantılıdır.
•
Aşırı skar oluşumu sıklığı belli yaş ırk ve
cinsiyetler de tamamen kan
immunoglobulin E düzeyi ile ilişkilidir; ve
keloidli hastalar , hipertrofik skarlı
hastalara oranla daha yüksek alerji sıklığı
gösterirler.
•
Keloid olmayanlara göre serum
immunoglobulin M ve G serum
konsantrasyonun yükseldiği
immunoglobülin A nın düştüğü
bildirilmiştir. Komplement faktör 3
yüksek veya düşük, faktör 4 ise yüksek
seviyededir.
•
Hormonal etkilerden bahsedilmiştir çünkü
keloid puberte sonrası görülmekte
menapoz sonrası gerilemekte ve gebelik
döneminde büyümektedir
Farmakolojik Tedavi Yöntemleri
Farmakolojik tedavi tek başına veya diğer
tedavilerle birlikte keloid tedavisinin ana
dayanak noktasıdır.
Kortikosteroidler
İntralezyonel kortikosteroidler keloidlerin ve
hipertrofik skarların her ikisinin de tedavi ve
profilaksisinde mihenk taşlarından biridir.
Keloidin düzleştirilmesi ve yumuşatılmasında
ve semptomların düzeltilmesinde son noktadır.
En sık kullanılan ajan "triamcinolone
acetonide" (TAC) 5–10 mg/mL, tek başına
veya basınç tedavisi, cerrahi ve kriyoterapi
kombine şekilde genellikle ayda bir
uygulanabilir. Lezyon üzerindeki başarı oranı
%80-90 dır. Ancak keloidin tekrarlaması
yaklaşık %50 gibi yüksek bir oranda görülür.
Enjeksiyon lokal anestezik lidokainle
sulandırılarak ağrı ve rahatsızlık azaltılabilir.
Enjeksiyon derinin derin alt tabakasına veya
deri altı yağ dokusuna yapılarak atrofi riski ve
çevre dokuya sızma riski azaltılmalıdır.
Enjeksiyon bölgesinde ağrı, deri incelmesi,
renk kaybı ve ince damarlarda artma gibi yan
etkiler görülebilir.
İnterferonlar
Üzerinde çalışılan en yeni farmakoterapötik
yöntem interferon alfa, beta, ve gammanın
intralezyonel enjeksiyonudur. İnterferonlar
fibroblastların kollajen sentezini azaltır ,
kollajeni yıkan kollajenaz aktivitesini arttırır.
İnterferon alanlarda başağrısı ,ateş, kas ağrısı
benzeri grip semptomları ve enjeksiyon
sırasında ağrı gibi yan etkiler sıktır. Hastalar
uygulama öncesi asetaminofen ile profilaktik
olarak tedavi edilerek semptomlar
hafifletilebilir. Sınırlı klinik başarı ve ilaçların
pahalı olması birinci ve ikinci basamak tedavi
olarak düşünülmemesine neden olmaktadır.
5-Fluorouracil
5-Fluorouracil (5-FU) çalışmalarda bazı
başarılar göstermiş bir pirimidin analoğudur ,
genellikle intralezyonel steroid enjeksiyonu
cerrahi sonrası çıkarma veya Pulse dye lazer
tedavisi ile kombine kullanılır. Deri irritasyonu,
hiperpigmentasyon, ağrı ve deri soyulması gibi
yan etkiler görülür. Imiquimod
Imiquimod iyileşmeyi bölgesel olarak başlatan
bağışıklık yolunu uyarır. % 5 lik krem olarak
mevcuttur, operasyondan hemen sonra
başlanır ve sekiz hafta boyunca günde bir kez
devam edilir. Küçük iki yeni çalışmada cerrahi
sonrası kullanımının yararlı sonuçları
gösterilmiştir. Uygulama bölgesinde orta-
belirgin düzey irritasyon ve
hiperpigmentasyon gibi yan etkiler görülebilir.
Bleomisin
Bleomisin sülfat ciltteki fibroblastlarda direkt
olarak kollajen sentezini inhibe eden
antineoplastik bir ajandır. Hiperpigmentasyon
ve dermal atrofi gibi yan etkileri vardır. Çeşitli
Farmakolojik Ajanlar
Birçok farklı ajanla yapılmış çalışmalar
mevcuttur. Bu ajanlar arasında takrolimus,
methotreksat, pentoksifilin, kolşisin, kalsiyum
kanal blokerleri, ve retinoidler vardır.
Çalışmalarda hepsi de bir derece başarı
göstermiştir. Ancak klinik kullanımları kısıtlıdır.
Alternatif tedavi
Terminalia sericea, Gunnera perpensa,
Anogeissus latifolia, Butea monosperma gibi
bitkiler üzerinde keloid için çalışmalar yapılsa
da henüz bunlar yeterli değildir.
Koruyucu Tedavi
Koruyucu stratejiler tedavinin ana dayanak
noktasıdır ve keloidi olan hastaya tavsiyelerde
bulunulurken tartışılması gereken bir konudur.
Keloid oluşma şansını azaltmak için, hastalar
derilerine, uygulanacak kozmetik cerrahi,
dövme veya piercing gibi travmalardan
kaçınmaları ve oluşabilecek kesi veya sıyrıklara
karşı dikkatli olmaları gerektiği, pamuklu
yumuşak giysiler giymeleri, metal takılara
dikkat etmeleri anlatılmalıdır.
Hiçbir tedavi seçeneği bu izleri tamamen
silemez; bu nedenle, keloid skarlarda
tedavinin amacı keloid skarı tamamen yok
etmek değil semptomları ve görüntüyü
düzeltmek ve tekrarını önlemek olmalıdır.
Hastalara keloidini nasıl koruyacağı ve idare
edeceği ve keloidin çoğunlukla benign bir
lezyon olduğu anlatılmalı ve eğitim
verilmelidir.
Dermatoloji &
Estetik
Dermatoloji